Sosyal Medya İletişimi Hakkında
farkediyor ve hayıflanıyordum.
Bütün iyi niyetime rağmen yüzlerce duyuruyu okumaktan kaçınıyordum. Sıkılıyordum. Kimisi ilginç de olsa bu haberlerin, çok zaman yiyici bir işti Facebook’ta var olmak, “Feys’li” olmak.. Diğerlerine gelince, hepsi yine zamanımı tüketmeye aday uygulamalardı. Uzak ve soğuk kaldım. Zaten, oldum olası gözönünde olmayı sevmemişimdir. Hele hele bir farklılıkla, bir üstünlükle, bir sıradışılıkla, yani gösteriş amaçlı hareketlerle ya da kazanç amacıyla görünürlük elde etmek bana çok ters gelmiştir. Öylesindense, dünyanın bir ucuna gitmeyi yeğleyebilirdim.
İşimle ilgili olarak geçen yıldan bu yana atılım yapmaya karar vermemle eş zamanlı olarak bir sosyal medya rehberi (Kutlu Balcı) ile çalışmaya karar verdim. Öncelikli amacım, kendimi olduğum
kadarı anlatabilmekti. Buna da çok ihtiyacım vardı; zira, birçok açıdan ülkemizde alışagelmişten farklılıklarım vardı ve bu da, 0-1 algısında yok olmam demek olmuştu.
Kutlu ile çalıştıkça, benim istediğimce, izin verdiğimce, gösterişe kaçmayan, samimi, dolu, özenli bir tarzı yansıtmaya çalıştım. Kutlu benim internette olduğu kadar facebook’ta da var etmeye çalıştı. Diğerlerinden yine uzak durdum.
Dün onunla çalışırken aynı tarzı daha görünür kılma çabamla, gösteriş arasında fark olabileceğini görebildim. Öyle ya, bisikletle işe gitmenin gösteriş olabilecek yanı yoktu. Ya da
bir kongreden notlar aktarmanın da. Eyfel kulesine çıkmış olmamı başkalarının gözlerine sokmakla aynı şey değildi. Yanlış anlaşılmasın; çevremdekilerin tüm etkinlikleri mutluluk verici. Gösterişi dahi olsa… Yalnızca kendimi gösterişi andıracak ögelerle ön plana getirmekten kaçınıyorum, çünkü o yanımla utangaç bir kimliğim var. Derken, düşüncelerimi, fikirlerimi ise saklamanın yanlış olduğunu da farkettim. Her ne olursa olsun, insanın içindekileri, istiyorsa, dışarıya aktarması için ortamın bunca elverişli olmasını
değerlendirmek gerektiği kanısındayım. Ve, bundan böyle daha fazla var olmaya karar verdim. Umarım sıkıcı olmam..